Casusluk romanlarından hoşlanan türlerine sadık kalmayı çok severler. Bunun sebebi en iyi casus romanlarının heyecan verici, tehlikeli ve genellikle biraz seksi olmasıdır. Politikayı ve tarihi benzersiz bir mercekle keşfederler. Ayrıca itiraf edilmesi gereken bir şey vardır. Herkes hayatının bir alanında bir kez casus olmayı düşünmüştür.
Casusluk romanlarının içerisinde sürüklenmek istiyorsan bu listeye göz atabilirsin. Her zaman olduğu gibi herhangi bir önem sırası gözetmedim. Doğrudan önüme çıkan ve beğendiğim eserleri sıraya takılmadan yazmaya gayret gösterdim. Casusluk romanlarıyla oturduğun yerden içinde bulunduğun tüm sisteme kafa tutabileceksin.
Soğuktan Gelen Casus
John le Carré, casusluk romanları denildiğinde akıllara gelen ilk ve en önemli isimdir. Hatta bazılarına göre onun adı casus romanı ile eşanlamlı olarak kullanılmalıdır. Uluslararası anlamda beğeni kazanmasını sağlayan kitap ise Soğuktan Gelen Casus adını taşıyan bu kitap olmuştur.
John le Carré’nin 50’li ve 60’lı yıllarda MI5 ve MI6 için istihbarat alanında çalışmış bir isimdir. Kendi deneyimlerinden esinlenerek “The Circus” olarak bilinen İngiliz İstihbarat biriminin faaliyetlerine odaklanır. Soğuk Savaş’ın arka planında geçen hikaye, son bir görevi tamamlaması için Ajan Leames’ın göreve çağrılmasıyla hız kazanır.
Kızıl Serçe
Yaşadığı bir sakatlığın ardından balerin olma hayalleri suya düşen ve kariyerine erken yaşta veda eden Dominika Egorova, kendisini Rusya’nın çok gizli “Serçe Okulu” içerisinde bir öğrenci olarak bulur. Orada, düşman operatörlerini, daha sonra onlardan bilgi alabileceği uzlaşmacı durumlarla nasıl baştan çıkaracağını öğrenir.
Bir sonraki hedefi CIA sorumlusu Nathan Nash’tir. Ancak Nash, Egorova’nın geldiği fark eder. Sonuçta baştan çıkarma ve aldatma ile donatılmış heyecan verici bir arayış ortaya çıkar. Bu kitabın emekli bir CIA ajanı tarafından yazıldığını unutmamak gerekir.
Köstebek
John le Carré tarafından yazılmış bir başka çok bilinen casus romanı olan Köstebek, yazarın diğer kitaplarında oluşturulan aynı kurgusal alemde devam eder. Sovyet Güçleri ile Batı arasındaki gerilim artmaya devam ederken, artık emekli olan The Circus ajanı George Smiley’in geri dönüşüne tanıklık ederiz.
Smiley’in geri dönüşünün sebebi bir haini bulmaktır. Bunun için etrafında bulunan en güvendiği meslektaşları dahil herkesi sorgulamak zorundadır. Köstebek, ihanetin tehlikesini ve paranoyasını en iyi şekilde ve ustaca ele alan en iyi casus romanlarından biridir.
Geçmişi Olmayan Adam
Jason Bourne, denizde gerçekleştirilen bir saldırıdan kurtulan tek kişidir ve balıkçılar tarafından kurtarılmıştır. Kendine geldiğinde amnezi sıkıntısı çeker. Aralıklı geri dönüşün dışında kendisi veya geçmiş hayatı hakkında hiçbir şey hatırlamaz. Yalnızca bir banka hesabından yola çıkarak kendi kimliğini bir araya getirmeye çalışır.
Gerçek ortaya çıkmaya başladığında, Bourne’un hayatının sessiz ve sıradan olmaktan başka her şey olduğu netleşince paniğe kapılır. Ama büyük bir ikilimin içerisine düşmüş durumdadır. Çünkü korkması gereken geçmişi midir yoksa bundan sonra ne yapacağı mıdır? Buna bir türlü karar veremez.
Royale Kumarhanesi
Ian Fleming’in ilk kitabı Royale Kumarhanesi, dünyanın en sevilen gizli ajanı olan 007 James Bond’un doğuşunu işaret eder. Görev, Rus Gizli Servisi’inde görevli Le Chiffre’i öldürme yerini getiren Baccarat isimli bir oyun oynanır. Tek amaç, Le Chiffre’i iflas ettirmek için milyonlarla dans etmektir.
Fakat James Bond sadece milyonlarla dans etmez. Aynı zamanda bir kadın ajanın kollarına doğru sürüldüğünde denklemin ölüm ucuyla flört etmeye başlar. Cennet yakında mıdır yoksa çok uzakta mı? Efsanenin doğuşuna şahitlik etmek istiyorsan bu casus romanı tam sana göre diyebilirim.
İğnenin Gözü
Ken Follett’in ilk çok satan kitabıdır. Kurbanlarını öldürürken iğne uçlu bıçak kullanması nedeniyle “İğne” lakaplı bir Alman casusun hikayesini anlatır. Kalan son Alman istihbarat ajanı olarak, Nazi güçlerini Müttefiklerin D-Day oyunundan kurtarmaya çalışmalıdır.
Fakat her şeyi tehlikeye atabilecek büyük bir keşif yaptığında MI5’ın en çok arananları arasına girer. İngiliz istihbaratı peşinden koşarken İğne kaçmak için her fırsatı değerlendirir. Sadece tek bir şeyden kaçamaz o da öngörülemeyen bir romantizmdir. Zamana karşı bu yarışta taş gibi soğuk katillerin bile kalbe karşı dayanamayacağı fikri hakimdir.
Masumiyet
Soğuk Savaş yıllarında Berlin’de geçen Masumiyet, Amerikalıların Sovyet telefon hatlarını dinlemesine yardım etmek için gizli bir operasyona atılan 25 yaşındaki İngiliz postane mühendisi Leonard Marnham’ın hikayesidir. Fakat her şey telefon hattı dinlemekten ibaret değildir.
Görevini yerine getirirken kendinden daha yaşlı ve boşanmış olan Maria Eckdorf ile tanışır. İkilinin ilişkisi başlar. Fakat Maria’nın geçmişinden biri ortaya çıktığında, Leonard kendini karmaşık bir durumun içine sürüklenmiş halde bulur. Bir zamanlar mütevazı olan bu adam şimdi iki ölümcül sır taşımaktadır ve birisini açığa çıkarmak zorundadır.
Sempatizan
Pulitzer ödüllü bu roman, isimsiz bir kahramanı anlatır. 1975’te Saygon’un düşüşü sırasında Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçan Güney Vietnam ordusundan bir kaptanın hikayesidir. Los Angeles’ta oldukları bir sırada Amerikan hayatında gezinmenin bekledikleri gibi olmadığını anlar.
Yeni evlerinden bıkıp Vietnam’a dönüşü planlarken, kahramanın etrafta dolaşmak için iyi bir nedeni vardır. O, Amerika’daki anti-komünist faaliyetler hakkında Vietnam’a bilgi veren komünist bir muhbirdir. Sempatizan, karışık Vietnam ve Fransız mirasından ikiyüzlü casusluğa kadar sürekli çift taraflı oyunun bir parçasını ortaya koyar.
Kızıl Ekim
Engin okyanuslardasın. Bir tarafta Amerika bir tarafta ise Rusya var. Bir Sovyet denizaltı kaptanı aniden ve açıklanamaz bir şekilde Kırmızı Ekim denizaltısını Batı’ya doğru çevirir. Denizaltının tam anlamıyla radarın altından kaymasıyla birlikte yüksek bahisli bir kedi-fare oyunu başlamış olur.
Bu edebiyat tarihindeki en büyük casusluk kovalamacılarından biridir. Amerika ve Rusya’nın tek amacı denizaltıyı yakalayan kedi olabilmektir. Çok eski bir eser gibi gözükmesine rağmen CIA ajanı Jack Ryan’ın ilk kez sahneye çıkışını içerdiği için onu okunması gereken casus romanlarından biri olarak görüyorum.
Kod Adı Villanelle
BBC’nin popüler programlarından biri olan Killing Eve’i daha önce duymuş olabilirsin. Her şeyin başladığı yer tam olarak burasıdır. Mütevazı ama inatçı bir ajan olan Eve’in kendisini çekici ve acımasız Villanelle’nin karşısında bulduğu yerdesin.
Özellikle yüksek profilli bir suikastla karşılaşan Eve, Villanelle’yi bulma görevine başlar. Bunun ardından baş döndürücü bir kedi ve fare oyunu başlamış olur. Her biri birbirinden çok farklı ve yine de yaptıkları içte son derece iyi olan bu iki kadını takip ederken epey bir heyecan yaşayabilirsin.
Otuz Dokuz Basamak
Can sıkıntısından kurtulmayı ümit eden can sıkıcı genç bir adam evinde bir ceset bulduğunda ne dilemesi gerektiğine her zaman dikkat etmesi gerektiğini öğrenir. Richard Hannay şimdi evinde ölü bulunan adamın öldürülmesinde bir numaralı şüpheli durumda.
Biraz daha şaşırtıcı bir şekilde şu anda Tüm Avrupa için sismik sonuçlar doğurabilecek uluslararası bir suikast planının merkezinde yer alır. Richard Hannay hem polisten hem de karanlık çeşitlilikte düşmanlardan kaçmak için memleketi İskoçya’ya kaçar ama bu kovalamacanın bittiği anlamına gelmez.
Sıfır Teorisi
1938 yılında bir İngiliz, isimsiz bir Avrupalı diktatörü öldürmeye karar verir. Ancak bu siyasi bir suikast değildir. İlgilendiği tek şey, kovalamacının heyecanıdır ve bunu yapıp yapamayacağını dahi bilmiyordur. Yeterince yaklaşıp tam anlamıyla onu vuracak noktaya geldiğinde ise son anda yakayı ele verir.
İşkence gören ve ölüme terk edilen isimsiz kahraman, kısa süre sonra Avrupa’nın hiçbir yerinin artın onun için güvenli olmadığını fark eder. Bu çığır açan casus romanı, türü yeniden tanımlayan eserlerden biridir. Gerilime gerçekten aşina olmak istiyorsan bu ideal bir başlangıç noktası olacaktır.
Seyyah
Bir dizi tüyler ürpertici suç vardır. İnsanlığı sonsuza dek mahvedecek kadar yıkıcı bir gizli komplo. İkisi birbirine bağlıdır ama nasıl? Cevabını yalnızca bir kişi bulabilecektir. Erken emekliliğe ayrılmış oluşan genç gizemli bir istihbarat ajanı olan Pilgrim cevabı bulabilecek tek kişidir.
Pilgrim hızlı hayattan uzak duramadığını fark ettiğinde geri dönme kararı alır. Pilgrim, tehdidin kaynağını araştırırken seni alıp kıtaların etrafında dolaştıracaktır. Bu aynı zamanda dünya çapında bir ava çıkman anlamına gelecektir. Hem casusluk hem gerilim bir arada olsun istiyorsan bu kitap tam sana göre diyebilirim.
Casus
1907 yılında yayınlanan Casus kesinlikle bu listede yer alan en zamansız kitaplardan birisidir. Londra’da 1886’da bir dükkan sahibi olarak görünüşte sıradan bir hayat yaşayan bir adam olan Adolf Verloc ile tanışırsın. Burada dikkat etmenin görünüşte olduğunu unutmamalısın. Gerçekte ise beceriksiz bir gizli ajanlık söz konusudur.
Adolf Verloc, Greenwich Gözlemevi’ne bir saldırı düzenlemek üzere çağrıldığında ailesine ihanet etme kararını verir. Bu, pekala tümünün mahvolmasına neden olabilecek bir dizi olayı hareket geçirir. 1894’te Greenwich’teki gerçek bombalamaya dayanan Conrad, bugüne kadar açıklanmayan suç için hayali bir arka plan sunar.
Sessiz Amerikalı
İngiliz gazeteci Thomas Fowler kendini biraz farklı hissediyordur. Viet Minh komünistleri ile Fransa’nın sömürge güçleri arasındaki çatışmaya anlatan Saygon’da geçen yıllar, onu sadık bir kötümser olmaya itmiştir. Adı Sessiz Amerikalı olan Alden Pyle yumuşak huylu olsa bile vatansever biridir.
Fakat Amerikan tarzı demokrasiyi gizlice yayma girişimlerinin yerel halk için feci sonuçları vardır. Cesetler biriktikçe Fowler arkasına yaslanıp Pyle’ın felaketten felakete uzanan kariyerini izlemeye devam edemez. Ama onu müdahale etmeye iten kendi ahlakı mı yoksa kalp meselesi midir?
Ajan
Kate Moore ile tanışın. Zamanını evde geçiren anne, sadık ev hanımı ve eski casus. CIA’de geçirdiği on beş yılın ardından Kate Moore, Lüksemburg’da yeni bir hayata başlamak için aileyi birinci sıraya koymaya ve kocasını takip etmeye karar verir. Elbette bir de kültür şokuyla uğraşmak zorundadır.
Kate çok şüpheli iki komşunun gelişi onu endişelendirdiğinde sorunlarının daha başlamadığının farkında bile değildir. Kate’in geçmişi ona yetişmek üzere mi? Eğer öyleyse, korumak için her şeyden vazgeçtiği aileye ne olacak? Çok az yazar ilk romanla başarılı olmuştur. Chris Pavone bunu başaran isimlerden birisidir.
Çakal
Çakal isimli bu roman, dünyanın en iyi korunan adamını öldürmeye meyilli bir suikastçının hikayesini konu edinir. Tarihin akışı herkesin beklediğinin aksine bir yöne doğru akmaya hazırlanırken her şeyin sorumlusu suikastçı kılığındaki çakal olacaktır.
Hızlı akıp giden bir hikayeye sahip olmasına rağmen gerilimi hiç azalmayan bu roman en iyi polisiye eserleri arasında gösterilir. Bir adamın gerçekleştirilmesi güç bir hedefin peşinden ilerlerken yaşayacakları okuyucuyu kısa süreliğine kitabın sayfalarına hapseder.
Karanlığın Gözleri
Bernard Samson, önemli bir görev beklenmedik bir şekilde onu sahaya geri çağırana kadar Londra’da yıllardır masa başı görevindedir. Doğu Almanya’da çalışan yüksek rütbeli bir casus yeterince şey yapmış durumdadır ve artık Batı’ya gelmek istemektedir.
Çıkarma kolay olmayacaktır. Ancak Samson, Demir Perde’nin diğer tarafındaki ajana borçludur: Aynı ajan bir zamanlar Samson’ın hayatını kurtarmıştır. Bu yüzden iyiliğin karşılığını verme zamanı gelmiş demektir. Bu çevik ihanet öyküsünün sonunda kendini Samson’a oldukça düşkün bulman durumunda seriye devam edebilirsin.
Dimitrios’un Maskesi
Kötü şöhretli bir katilin cesedi İstanbul Boğazı’nda yüzer halde bulunur. Eski bir hoca olan ve sözde gizem yazarı olan Charles Latimer, morgdaki cesedi ziyarete gider. Oradan, Latimer’i kıtalar boyunca taşıyacak bir saplantı, ölü adamın ardında bıraktığı ihanet ve aldatmacalardan oluşan karmaşık bir ağın titizlikle izini sürer.
Merhum katil Dimitrios’u anlama arzusu onu o fazlasıyla tüketir. Sonunda yeni ve rahatsız edici bir anlamda katilin bir sonraki kurbanı olma riskini taşımaktadır. Eğlenceli bir gerçek daha vardır. Dimitrios’un Maskesi aynı zamanda James Bond’un tatil okumalarından birisidir. Senin neden olmasın?
Subay ve Casus
Robert Harris, tarihsel kurgu, gerilim ve politik kurgu gibi türlerde en az on üç tane çok satanlar üretmiş bir isimdir. Bu yüzden, her türden yazabilme becerisini casus romanında gösterme eğiliminde olması şaşırtıcı değildir. Bu romanda bulabileceklerin bir casus romanında yer alabilecek hemen hemen her detaydır.
Bir Subay ve Casus, 19. yüzyıl Fransız Ordusu saflarında geçen bir entrika ve şüphe hikayesidir. Görünüşe göre, açık ve kapalı bir dava gibi görünür. Subay Alfred Dreyfus casusluk yapmakla suçlanır, vatana ihanetten mahkum edilir ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. Fakat Georges Picquart isimli asker yanlış adamın yakalandığını düşünür.
Ejderha Dövmeli Kız
Stieg Larsson’un bu romanında gizem ve psikolojik gerilim bir aradadır. Harriet Vanger yıllar önce ortadan kaybolan bir isimdir. İsveç’in sayılı zengin ailelerinden birine mensup olan bu çocuğun akıbeti belli değildir. Olan bitene itirazı olan tek kişi ise amcasıdır.
Artık yaşlanmış olan adamın tek amacı olayın tamamen aydınlığa kavuşturulmasını ister. Kapısını çaldığı kişi Mikael Blomkvist isimli iyi bir gazetecidir. Mikael olayın üzerine gidecektir ama bunu tek başına yapmak istemez. Yaşam tarzıyla tam bir aykırı insan olan Lisbeth Salander ona bu yolculukta yardım edecek kişidir.
Havana’daki Adamımız
Graham Greene’in Sessiz Amerikalı kitabından çok daha farklı bir tonda olan bu kitap, beklenmedik bir şekilde casusluk yapan elektrikli süpürge satıcısı James Wormold’un hicivli hikayesini anlatır. On altı yaşındaki kızı Milly’nin abartılı zevkleri onu borca sokmaya başladığında James’in ek iş yapmaktan başka çaresi yoktur. O da casusluk.
Asıl mesele ise şu, işin hiçbirini yapmak istemez. Bunun yerine James, raporlarını Londra’ya geri göndererek Shakespeare temalarını, tanıdıklarının isimlerini ve bazı karmaşık görünümlü elektrikli süpürge planlarını bir araya getirir. Her şey aksamadan iyi gider ama bir gün uydurulan mesajlar gerçeğe dönüşmeye başlar.
Suikastçı
Irene Kennedy, Mitch Rapp’ı yakından takip ediyordu. Parlak bir üniversite öğrencisi ve yıldız sporcunun peşinde olan Irene Kennedy, gelecek vadeden bir CIA analistidir. Mitch’in trajik geçmişine karşı intikam dolu öfkesinin onu bir süper askere dönüştürmek için mükemmel bir cephane sağladığının farkındadır.
Yoğun bir eğitim almayı kabul ettiğin mükemmel bir gizli silah olduğunu çabucak gösterir. Şimdi sahadadır ve ilk görevi iyi giderken, hedefi ortadan kaldırmanın sadece başlangıç olduğunu hemen anlar. Dünyayı dolaşan bir askeri gerilim ve aksiyon meraklısı herkes bu casus romanından hoşlanacaktır.
Gorky Park
Korkunç bir suç gerilim romanı olan Gorky Park, yüreksizlere göre değildir. Roman, bir Rus eğlence parkında üç cesedin bulunmasıyla başlar. Yani parmakları ve yüzleri olmayan üç beden vardır. Kurbanları tespit etmek imkansız gibi görünse bile bu görev Arkady Renko’ya verilir.
Tek ipucu? Bir çift buz patenidir. Bu polis prosedürü her şeyi olağan görevin çok ötesine taşır. Arkady Renko, bir komplo olan kanun uygulama yolsuzluğunun karanlık derinliklerine doğru çekilir. Dedektif acı sona kadar aldatmacanın izini takip edecek mi? Yoksa bu dava onun yeteneklerinin çok üzerinde midir? Cevabı çok gizli.
Görünmez
Bir gizli servis ajanının hayatına gerçekçi bir bakış istiyorsan yazar Stella Rimington’un bu eserinden başkasına bakmamalısın. Kendisi MI5’ın gerçek hayattaki başıydı. Rimington, ilk romanında bizi özel hayatı karmaşık bir şekilde işine neredeyse rakip olan bir MI5 istihbarat subayı olan Liz Carlyle ile tanıştırır.
Onunla tanıştığımız zaman Liz Carlyle, yerel satatüsü ülke içinde kontrolsüzce hareket edebilecekleri anlamına gelen, terörizm amacına sahip olan yerli bir Britanyalı “Görünmez” isimli kişiyi izlemeye çalışır. Bu kadar iyi kamufle edilmiş bir katilin izini sürmek için herhangi bir umut var mıdır?
Huzursuz
Günün birinde annen karşına oturur ve onun hakkında hiçbir şey bilmediğini söyler. O sadece senin annen değildir; aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı döneminden beri gizlice yaşayan kariyeri parlak bir Rus casusudur. Elbette her şey bununla sınırlı diye düşünüyorsan yanılıyorsun.
Son görevini tamamlamak ve onu yıllar önce işe alan adamı bulmak için yardımına ihtiyacı var. Bu çok fazla olabilir ama Ruth’un biraz kör olmasına şaşmamalı. Fakat görevi kabul etmeye karar verir ve aynı zamanda annesinin kırk yıl içine daldığı dünyaya girmeyi kabul etmiş olur.